Mitroviça”nın REBAM çoklu kültür merkezinde örgütlenen UNDP tarafından “İhtilafa Düşme(Conflict) ve Kalkınma” konulu toplantı düzenlendi. Toplantıya: UNDP Kosova müdürü , Kosova’nın eski Başbakanı Bajram Rexhepi ve çok sayıda sivil örgüt temsilcileri katıldı. Toplantıya katılan KDTP Genel Başkanı Mahir Yağcılar’sa şu konuşmayı gerçekleştirdi.
“Her toplumda, olası çatışmaların engellenip, kalıcı barışın sağlanması o toplumun ekonomik ve sosyal kalkınması için önemli bir unsurdur.
Çok uluslu ve çatışma sonrası toplumlarda bu unsur daha da önem kazanmaktadır. Bu şartlar altında barışı tehdit eden çok sayıda etmenler de baş gösterebilir. Böyle bir durumda vatandaşların rolüyle birlikte, toplulukların rolü de özel önem taşımaktadır. Toplumların etnik mensubiyetine bakılmaksızın, bütün vatandaşlar güvenli ve gelecekte mutlu bir yaşam gereğini duyarlar. Ancak devlet mekanizmasının yetersiz olduğu ve gelecekle ilgili tasarlanmamış ekonomi ve politik durumun hüküm sürdüğü vakalarda, genel durumu tehdit edebilecek potansiyel, tahrik edici faktörler de baş gösterebilir.
Benim düşünceme göre, kalıcı barışın sağlanması ve olası çatışmaların engellenmesi adına, toplumun ekonomik ve politik açıdan istikrarlı olması, bağımsız ve demokratik seçimlerin yapılması, yasaların üstünlüğü ve mahkemelerin etkili-adaletli çalışması, temel insan haklarına saygı ve bağımsız devinimin sağlanması, vatandaşların güvenliği ve teminatı, devinim özgürlüğü, topluluklara özel hakların sağlanması, karşılıklı saygı, toplulukların ve vatandaşların tanınması, toplumun rüşvetten uzak kalması, kamu hizmetlerin işlevsel olması ayrıca devlet, belediyeler, köyler, işyerleri, ailelerin barış, huzur ve mutluluk içinde yaşaması için bizler sevgi dolu ve özverili olmalıyız.
Barışın sağlanıp, çatışmaların engellenmesi için burada bulunan her birey ve topluluğun kendine göre katkısı olmalıdır.
Çağdaş ve demokratik dünya, bu yüzden devletleri kurmuş, hukuk üstünlüğüne ve özgürlük ilkelerine dayanarak, demokrasinin hüküm sürdüğü temellere dayanarak kendi ekonomik ve politik düzeni sayesiyle; kendi devletleri için tahrik edici durumlarını çözmeye çalışmışlardır. Genel çerçeveler ve temel kurallar önceden tasarlanırken, vatandaşlar ortaklaşa veya bireysel olarak toplumun belli olanaklarından yararlanabiliyorlar.
Böyle bir durumdaysa belli toplumlarda barışın sağlanması ve olası çatışmaların engellenmesi konusunda toplulukların rolü ve önemi de devreye girer.
Devlet ilk olarak çoğunluk olan topluluk sayesinde barışın sağlanması ve çatışmaların engellenmesi için yasal önkoşulları oluşturmalıdır. Çoğunluk topluluğu, azınlık toplulukların özel hakları, serbest devinim, medyalara katılım, topluluklara saygı gösteren ve onları doğrulayan öğretim sistemi başta olmak üzere, bireysel toplumun bütün safhalarında hak eşitlilik için koşulları sağlamalıdır.
Topluluklar ve onların üyeleri kendi haklarını savunurken, politik yaşama etkin katılım, ekonomik kalkınma, sosyal refah, öğretim sistemi, demokratik ve özgür toplumun oluşturulmasına etkin katılım gibi sorumlulukları da üstlenmelidir.
Topluma entegre olup her safhasında devlete olan sevgi duygusunu, sundukları katkılarıyla yüceltebilirler. Demek ki çok uluslu toplumlarda çoğunluk topluluğunun görevi; kalıcı barışın pratikte uygulanması yönünde yasal önkoşulları ve mekanizmaları sağlamaktır. Ayrıca olası çatışmalı durumları öngörmektir.
Diğer yandan, azınlıkta olan topluluklar ortak topluma etkin bir şekilde katılarak, kalıcı barışı, çoğunluk seferberliği ve karşılıklı saygıya bağlı olduğunu bilerek, sorunlara ve olası çatışmaların kaynaklandığı etmenleri işaret etmelidirler.
Yaşamakta olduğumuz Kosova’da kalıcı barışın sağlanması ister etnik ister de sosyal açıdan olsun, olası çatışmaların engellenmesi gereken en çarpıcı simgedir.
Kosova’nın yedi yıldan beri barış içinde yaşaması, ister sosyal ister de etnik esası üzere istikrarlığı tehdit edip olası çatışmaları kışkırtan tüm durumları halen atlatmış değildir. Bildiğimiz gibi bunun nedenlerinden biri, Kosova’nın halen politik ve uluslararası çapta tanınan statüye günümüzde bile sahip olmamasından kaynaklanmaktadır.
Aslında bu durumun çıkar yolu, Başkan Ahtisaari tarafından önerilen Genel Kapsamlı Kosova Statüsü Anlaşma Önergesi’nde yatmaktadır.
Bu belgede, kalıcı barışın sağlanması ve olası çatışmaların engellenmesi için çözüm yollarının ortaya atıldığı örneklerden biridir. Bu çözüm yolu da kusursuz olmasa da şu an için tek çözüm yolunu teşkil ediyor.
Bu sebeple bütün topluluklar, Başkan Ahtisaari’nin nihai önergesini kabul etmelidir. Çoğunlukta olan topluluksa bu önergede yer alan hükümleri, Kosova Anayasası ve en önemli Yasalara yansıtarak, pratikte uygulanmaları için seferber olup yoğun çaba harcamalıdırlar. Türk topluluğu ve temsil ettiğim partiyse, durumun önemini ve bu riskli dönemde kendine düşen rolünün bilincindedir.
Başkan Ahtisaari’nin önerdiği Anlaşmayı kabul ediyorken, bütün süreçlere etkin olarak katılıp, kendimize düşen yük ve sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Çünkü Kosova, yaşamakta olduğumuz ülkedir ve ister bireysel ister de ortaklaşa geleceğimizi yapılandırmayı düşündüğümüz vatanımızdır.” dedi.